Özgür Özel, sorumlusu ‘Erdoğan’ dedi: ‘Çözemiyorsanız bırakın kardeşim, biz çözelim’

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 31 Mart yerel seçimlerinde partisinin kazandığı belediyelere teşekkür ziyaretlerini sürdürüyor. Özel bu kapsamda Malatya’ya geldi. Yazıhan Belediyesi, Doğanşehir Belediyesi, Cumhuriyet Örnekköy Mahallesei ve Rönesans Konteyner Kent’i ziyaret eden Özel’in Malatya’daki son durağı partisinin il başkanlığı oldu. CHP Lideri Özel, il binasının önünde toplanan yurttaşlara hitap etti.

Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Burası ki Malatya’dır. Bu baba evinin önemi hepimiz için ayrı. Ben Malatya’ya her geldiğimde hem baba evine geliyorum hem ağabeyimin evine geliyorum. Eğer birisi ‘Bir milletvekili nasıl olur? Milletin verdiği görev nasıl yapılır? Halka karşı sorumlu siyaset nasıl yapılır’ diye merak ediyorsa hiç merak etmesin. O merak edene Veli Ağbaba’yı gösterin, ‘Böyle yapılır’ deyin. Devletin yetişmediği yere yetişen Veli Ağbaba’yı, Malatya istedi; biz aday yaptık ve örgütümüzle birlikte yüzde 38 oy aldı. Kimse küçümsemesin, Cumhuriyet tarihinin en büyük başarılarından biridir. Depremde hayatını kaybeden Kadın Kolu Başkanımız Güllü Tuncer’e ve eşi Ekrem Tuncer’e bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Onların varlığında, Malatya’da hayatını kaybeden bin 277 hemşehrimize Allah’tan rahmet, siz onların değerli ailelerine, komşularına, kardeşlerine bir kez daha başsağlığı ve sabır diliyorum.

‘DEPREMZEDENİN EN BÜYÜK SORUNU BELİRSİZLİKTİR’

Biraz önce bir konteyner kentteydim. O yüzden geciktik. Bir dokunduk bin ah işittik. Daha da işitecektik, sizi bekletmemek için koştuk, geldik. Malatya depremin ilk günlerinde sanki deprem olmamış gibi muamele görüyordu. Gayretler gösterildi, Veli Ağbaba başta olmak üzere tüm grubumuz Malatya’ya dikkati çekmeyi başardık. Deprem gerçekleşti, arkasından gelen seçimde çıktılar, dediler ki ‘Oyları bize verin, bir yıl içinde evleri yapacağız.’ İnsanların serbest karar vermesine bile engel oldular. Ne oldu peki? Bakın, söz verdikleri ev sayısı 650 bin. Malatya’da söz verdikleri ev sayısı 103 bin. Ama Türkiye’de evlerin sadece yüzde 12’sini verdiler, 79 bini. Malatya’da verdikleri, tamamlayıp teslim ettikleri ev sayısı 7 bin 881. Şu anda Malatya’da ‘yapıp bir yıl içinde vereceğiz’ dedikleri 100 tane evin sadece yedi tanesini verdiler. 93 kişi açıktadır. Ve depremzedenin en büyük sorunu belirsizliktir.

‘ÇÖZEMİYORSANIZ BIRAKIN KARDEŞİM, BİZ ÇÖZELİM’

Kandırdılar, yanılttılar, şaşırttılar, aldattılar, zarara uğrattılar. Deprem yetmezmiş gibi, ‘Evin az hasarlı. Sen evini yap, geç.’ Eve masraf edildi, harç borç alındı, kredi çekildi. ‘Geçemezsin. Niye? Fikir değiştirdik. Rezerv alan yaptık buralarını. Az hasarlı da olsa senin evini de yıkacağız.’ Nasıl olacak bu işler? Bu kadar kötü devlet yönetimi olur mu? Bu kadar vicdansızlık olur mu? Bu insanlar zengin olsalar zaten senden medet ummazlar. Devletin şefkatli elini beklerken bir tokat da bir darbe de devletten yediler. Buradan bir kez daha hem ilgili bakanlara hem de ülkeyi yöneten Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Malatya’da da Hatay’da da Adıyaman’da da Kahramanmaraş’ta da sıkıntı çok büyüktür. Bu depremzedeler mağdurdur ve devlet onlara hala belirsizlikle, hala onları borçlandırarak, hala onlardan bir şeyler almaya çalışarak davranmaktadır. Devlet devletliğini gösterecek, bu acıları dindirecek, devlet bu sıkıntıyı çözecektir. Çözemiyorsanız bırakın kardeşim, biz çözelim.

‘KİRA YARDIMINI KESEN BU İNSANLARIN NEFESİNİ TIKAR’

Buradan bir hususu daha dile getireyim: Tabii ki yerinde dönüşüm meselesi var, onu takip ediyoruz. Ama 100 kişiden 93’ü dışarıdaysa kira yardımına devam edeceksin. Diyorlar ki ‘Tasarruf tedbirleri var. Bu ay kira son.’ Sen sözünü tutma, evleri zamanında bitirme, sonra da ‘Para bitti. Biz sana kira ödeyemeyeceğiz’ de. Buradan uyarıyorum: Bu evler yapılıp anahtarlar verilene kadar devlet devletliğini gösterecek, o kira yardımları sürecek. Kira yardımını kesen bu insanların nefesini tıkar, hayatla bağını keser. Buna izin vermeyeceğiz.

‘KAYISI ÜRETİCİSİ BORCUNU ÖDEYEMEYECEK HALE GELMİŞ’

Malatya deyince kayısıyı konuşmadan olmaz. Kayısının sorununu anlatmadan olmaz. Bugün kayısı bahçesine de gittik, üreticilerle de konuştuk dertlerini yerinde dinledik. Geçen sene bahçede 100 lira olan kuru kayısı, bu sene 140 lira. Mazot iki kat artmış, ilaç artmış, gübre açmış, işçilik artmış ama kilosu 100’den 140’a gelmiş. Öbür tarafta geçen sene 175 lira olan marketteki kuru kayısı, bu sene 390 lira olmuş. Yani bir tarafta alıp satan iki kattan fazla koymuş ama alın teri akıtan, çoluk çocuk çalışan, güneşin altında çalışan, yağmurda çalışan, çamurda çalışan emeğini, alın terini toprağa damlatanlar 100 liradan 140 liraya çıkmış, borcunu ödeyemeyecek hale gelmiş. Hem organiği için hem gün kurusu için mutlaka ve mutlaka ve taban fiyat uygulamasına geçilmesi, altında işlem yapılmaması lazım. İki-üç sene önceydi, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) hububat alır gibi ya da üzüm alır gibi sizin ürününüzü de alacaktı. İnsanlar umutlandılar. Bir kez aldılar. Sonra sözlerini unuttular. Ve bugün geldiğimiz noktada, üretici çok büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya.

‘BAKAN OLMAZSA MALATYA’YA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI YAPARIZ’

Adıyaman Milletvekilimiz Abdurrahman Tutdere, iline belediye başkanı oldu. Çok büyük bir oy aldı. Veli Ağbaba da çok büyük bir oy aldı bu emeklerine, bu sefer olmadı. Bir dahaki sefere bakan olmazsa Malatya’ya büyükşehir belediye başkanı yaparız. Malatya’da beş belediye aldık, her biri birbirinden kıymetli. Üçü vardı, muhafaza ettik. Yazıhan ile Doğanşehiri ilave ettik. Neredeyse bütün başkanlarımız iki kişiden birinin oyunu aldılar. 

‘TEK SORUMLUSU VARDIR; ONUN DA ADI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DIR’

Biz, ‘Ürüne para verin. Emekli 10 bin lirayla geçinemez, açlık sınırının yarısı neredeyse’ diyoruz. Bakın, Kurban Bayramı geçti. AK Parti gelmeden önce bir en düşük emekli maaşı, iki kurban alıyordu. Bu sene kurbanlıklar 15 bin liraydı. Eskiden bir emekli maaşı iki kurban alırken şimdi iki emekli bir araya gelse bir kurbanı zor keser hale geldiler. Bu yüzden emekli maaşını insani bir seviyeye, ilk önce hiç olmazsa asgari ücret seviyesine çıkarmalıyız. Ayrıca asgari ücreti temmuz ayında mutlaka zamlamalıyız. Çaya, buğdaya, kayısıya mutlaka iyi fiyat vermeli; yüzde bir olan destekleme payıyla çiftçilerin bu sene hak ettiği 415 milyarlık desteklemeyi kendilerine mutlaka ödemeliyiz. Bunlar yapılmazsa bu ülkede huzur olmaz. Diyorlar ki ‘Para yok. Mehmet Şimşek para vermiyor.’ Şunu söyleyeyim: Mehmet Şimşek dediğiniz Recep Tayyip Erdoğan’ın bir imzasıyla gelen birisi. Nebati’yi de o getirdi, o götürdü. Damadı da o getirdi, o götürdü. Mehmet Şimşek’i de o getirdi. Buradan bütün Türkiye’ye sesleniyorum: Düşük emekli maaşının da asgari ücrete zam yapılmamasının da çiftçinin zor durumda olmasının da esnafın perişanlığının da gençlerin işsiz ve umutsuz olmasının da bir tek sorumlusu vardır; onun da adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. ‘Efendim Mehmet Şimşek vermiyor.’ Yok öyle bir şey. Hani diyorsun ya ‘Her şeyi ben bilirim.’ Ben bunu da senden bilirim. O yüzden biz yol gösteriyoruz.

‘CHP MEHMET ŞİMŞEK İLE BİR ARAYA GELDİĞİNDE…’

İşte CHP bunun için, pazartesi günü Mehmet Şimşek ile bir araya geldiğinde 22 yıllık AK Parti iktidarının yükünü sırtlamaya gitmiyor. CHP hatalara ortak olmaya gitmiyor. CHP enkazı kaldırmaya, sorumluluğu üstlenmeye gitmiyor. CHP yok denilen kaynağı göstermeye, para bulamadıklarına parayı nereden bulacaklarını göstermeye ve artık beşli çetelerin, yandaşların değil; vatandaşların yüzünü güldürmek için nasıl bir vergi politikası uygulanması gerektiğini anlatmaya gidiyor. 31 Mart seçimlerine bakın. Örneğin tütün üreticisinin canına okudunuz, 31 Mart’ta Adıyaman’ı gördünüz, 31 Mart’ta Doğanşehir’i gördünüz. 31 Mart’ta, 47 yıl sonra CHP birinci parti olduysa Tayyip Bey kavga etmek istediğinde onunla kavgayı sağ-sol meselesinde, Alevi-Sünni meselesinde, Türk-Kürt meselesinde, kimlik siyasetinde yapmayı reddedip sizin kavganızı verdiğiniz içindir. Emekliyi unutmadığımız, emekçiyi unutmadığımız, köylüyü unutmadığımız içindir. Bundan sonra da ne Tayyip Bey ile ne Devlet Bahçeli ile sizin gündeminizde olmayan hiçbir konuda tartışmayacağız, kapışmayacağız.

‘SESİNİZİ DUYUYORUZ. DUYURMAK İÇİN KOCAELİ’NE GİDİYORUZ’

İşte bunun için 30 Haziran çok önemli bir gün. 30 Haziran’da bir miting daha yapacağız. Bundan önce alışılmış; siyasetçiler mitingi seçim gelince yapıyorlar. Ben seçimden önce 105 miting yaptım ama seçimden sonra da -bugün üçüncüsü bu- gün oluyor beş tane yapıyoruz, gün oluyor üç tane yapıyoruz. Tematik mitingler yapıyoruz. Rize’ye gidip çay mitingi, Tekirdağ’a gidip buğday mitingi, İstanbul’da eğitim mitingi, Ankara’da emekli mitingi yapıyoruz. Her gittiğimiz yerde büyük kalabalıkları görüyoruz. Ve diyoruz ki ‘Sizin derdinizi dile getirecek gerçek bir halk partisi, gerçekten emekçilerin hakkını arayan bir siyasi parti var.’ Bundan sonra da devam edeceğiz. Otuz 30 Haziran’da mitingimiz şudur: Bizim işimiz sokağın sesini dinlemek. Sokak, ‘Geçinemiyoruz’ diyor. Kocaeli, Gebze’ye, başta Türkiye işçi sınıfını, ayrıca ömrü boyunca çalışmış emeklileri, esnaf, çiftçileri davet ediyoruz. Biz 30 Haziran’da ‘geçinemiyoruz’ diyen herkesi hakkını aramaya, maaşına zam istemeye, enflasyon düzeltmesi istemeye, refah payı istemeye, ürününe taban istemeye ve hakkını istemeye, söke söke almaya 30 Haziran Cuma günü, Kocaeli’ne bekliyoruz. Bütün Türkiye’ye çağrımızdır. Sesinizi duyuyoruz. Duyurmak için Kocaeli’ne gidiyoruz.”

Özel, konuşmasının ardından il örgütüyle basına kapalı bir toplantı gerçekleştirdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir