Sanat dünyası bu oyunu bekliyor… Özkök duyunca telefona sarıldı

Şimdiden ilan ediyorum.
Bu yılın sahnelerdeki olayı “Don Kişot” Müzikali olacak.
Bu ilk paylaşımı önceki gün yapıldı. Böylece müzikalin afişini gördük.
O paylaşımla birlikte sonbahardan itibaren çok konuşacağımız iki oyuncunun yan yana geleceğini öğrendik.
Aldonza’yı Zuhal Olcay, Don Kişot’u Selçuk Yöntem oynayacak.
Sancho Panza rolünde ise Cengiz Bozkurt var.
Şahane bir kast.

46 YIL SONRA SAHNEDE YAN YANA GELEN İKİ “SÜPER EX”

İster istemez gözler, Zuhal Olcay, Selçuk Yöntem ikilisine çevrildi.
Bu ikili sadece çok iyi oyunculukları değil, aynı zamanda kişisel geçmişleri açısından da daha şimdiden kültür dünyasının en çok konuşulan konularından biri oldu.
Çünkü Ankara’nın 1970’li parlak yıllarında sanat çevresinin en gözde çiftiydi Olcay ve Yöntem.
İki sanatçı boşanmalarından 46 yıl sonra ilk defa aynı sahneyi paylaşacaklar.
Benim açımdan çok sevindirici bir haber.

ANKARA’DA AŞIK OLMAK DA SENSİZ OLMAK DA ZOR İKİ GÖZÜM

İkisi ile aynı yılların Ankara nesillerindeniz.
İkisi de Ankara Devlet Konservatuvarı mezunu.
Selçuk Yöntem 1976 mezunu.
Zuhal Olcay ise 1980’de mezun oldular.
Onlarınki okul aşkıydı.
1976’da evlendiler, 1979’da boşandılar.

DEVLET KONSERVATUVARINDA ÜNLÜ DÖNEM ARKADAŞLARI

Konservatuvar, Türkiye’nin en köklü kültür eğitimi veren kurumlarından biri.
“Darülbedayi’den” gelen bir geleneği var.
Cumhuriyet’in “klasik Avrupa tiyatro ekollerine” dayalı bir eğitimdi.
Shakespeare ve Yunan tragedyalarını çok iyi öğrenerek ve sahneleyerek yetişen bir nesildi.
Dönem arkadaşları arasında Mehmet Esen, Bülent Emin Yarar, Perihan Savaş ve Füsun Demirel gibi sonradan ünlü olacak isimler vardı. Aynı yıllarda, onlardan biraz önce Rutkay Aziz o sıralarda oturuyordu.

1972’DE DON KİŞOT’U CÜNEYT VE AYTEN GÖKÇER’DEN BİRLİKTE İZLEDİLER

O yıllara ait bir ayrıntı.
1972 yılında Don Kişot’u ilk defa Ankara Operası’nda, Ayten ve Cüneyt Gökçer’den birlikte izlediler.
Selçuk Yöntem kariyeri boyunca sahnede Shakespeare, Arthur Miller, Haldun Taner gibi efsane yazarların oyunlarında oynadı.
Televizyonda Aşk-ı Memnu, Kurtlar Vadisi Pusu gibi çok ses ve reyting getiren dizilerde oynadı.
Zuhal Olcay ise sahnede daha çok Brecht ve Çehov gibi yazarları oynadı.
Sinemada ise İhtiras Fırtınası ve İstanbul Kanatlarımın Altında gibi filmlerde ön plana çıktı.
Ama benim gözümde bir de müzisyen Zuhal Olcay var.
“Yine Aşk Var”, “Ankara’da Aşık Olmak”, “Pencereler Önünde”, “Dünden sonra, yarından önce” ve “Güller ve Dudaklar’ın” harika cover’ı..
Hepsi vazgeçilmezlerim arasında.

MÜZİKALİN PROVALARINI ÖĞRENİR ÖĞRENMEZ SELÇUK YÖNTEM’İ ARADIM

Dolayısıyla bu müzikali ve beraberliği öğrenir öğrenmez Selçuk Yöntem’i aradım ve “Bu müzikalin provalarından ilk fotoğrafı ben yayınlamak istiyorum” dedim.
Sağ olsunlar bütün ekip olarak kırmadılar, bu özel fotoğrafları çektirip gönderdiler.
Böylece bu yılın sanat olayından ilk kareleri görüyorsunuz.
Fotoğraf zaten işin güzelliğini anlatıyor.
Ama bu projenin bana en heyecan veren yanı, Cervantes’in “Don Kişot’unu” sahnelemeleri oldu.
Tam adı “Mançalı Adam Don Kişot…”

MİLOŞ FORMAN’IN AMADEUS’U İLE YÖNTEM’İN AMADEUS FARKI

Selçuk Yöntem’in son olarak “Amadeus” oyununda seyrettim ve bir kere daha hayran oldum.
Miloş Forman’ın çektiği “Amadeus” filminden çok ama çok farklı bir yorumdu.
Filmi çok sevmiştim.
Filmde ana karakter Mozart’tı…
Oyunda Selçuk’un oynadığı “Salieri…”
Herhalde Türkiye sahne tarihinde en çok tutulan oyunlardan biri oldu.

SELÇUK NASIL BİR DON KİŞOT; ZUHAL NASIL BİR ALDONZA

Şimdiyse ise karşımda şahsi edebiyat geçmişimde beni en çok etkileyen romanlardan biri vardı.
Tabii burada da farklı bir yorumla…
Amadeus oyununda “Farklı” yorumlanan karakter hiç şüphesiz “Salieri’ydi…”
Burada ise, en az Don Kişot kadar “Aldonza” nasıl bir karakter olacak merak ediyorum.
Bir de Aldonza’yı Zuhal Olcay oynayacaksa, merakım daha da arttı…

BLOW UP FİLMİ BANA HEP DON KİŞOT’U HATIRLATIR

Don Kişot hiç şüphesiz dünya edebiyat tarihinin en önemli romanlarından biridir.
İspanya’ya ruhunu veren kitaptır.
Hatta belki de bütün Akdeniz’in Latin ruhu oradan kaynaklanır.
Benim bu romanı çok sevmemin en özel nedeni ise “Hakikat” ile “Hayali” olanı birbirine karıştırmasıdır.
Antonioni’nin Blow Up filmindeki gibi, gerçeğin nerede bittiği, hayali ve kurgu olanın nerede başladığının belirsiz olduğu harika bir dünyadır…

TRUMP’IN “YENİ NORMAL” DÜNYASINDA DON KİŞOT’U YENİDEN SEYRETMEK

Hani muhafazakâr gerçekçilerin “Hayalperest” diye küçümsediği insan karakterinin dünyasıdır orası.
Dünyayı dinci statükocuların elinden kurtarıp ileri götüren insanların dünyası.
Don Kişot’u kaç defa okuduğumu hatırlamıyorum.
Her okuyuşta “Joker” karakterininki gibi gerçekten hayale geçişin güzelliğini ve oradan gerçeğe dönmeyi reddetmenin hazzını yaşadım.
“Hayal aleminde bir kahraman” olarak tek başına dolaşmanın asaletini ve güzelliğini.
Hele hele popülist liderlerin berbat ettiği şu dünyada, kendi kurabildiğimiz bir hayal alemine sığınabilmek büyük şans diye düşündüğüm günlerdeyim.
Yani Don Kişot seyretme günlerinde ve modundayız.

DÖKÜLEN, ÇÖKEN BİR SARAYDA KAHRAMAN ŞÖVALYE YARATABİLMEK

Don Kişot, çökmekte olan bir asalet ve zenginlik dünyasında, dökülen bir sarayın içinde, şövalye hikayeleri anlatan kitaplar arasında kendine, kendinden bir karakter yaratır.
Asıl adı Alonso Quijano’dur. Ancak bu ismi, hayalinden yarattığı kahraman şövalyeye yakıştıramadığı için kendine “Don Kişot der.
Hatta asaletini tamamlamak için Don Kişot de la Mancha olur.

HER ŞÖVALYENİN ASİL BİR HANIMEFENDİYE İHTİYACI VARDIR

Her şövalyenin zaferlerini ve kahramanlıklarını ithaf edeceği asil bir “Hanımefendiye” ihtiyacı vardır.
O kadını da kendi yaratır ve adını da kendi verir.
Kafasındaki kişi, civardaki Toboso adlı beldede yaşayan ve “dul olmayan” güzel bir köylü kızı olan Aldonza Lorenzo’dur.
Tabi ki ona da asil bir isim gerekir.
Ona da “Dulcinea del Toboso” der.

ERKEKLER TARAFINDAN HOR GÖRÜLEN BİR KADINDAN MY FAIR LADY YARATMAK

Gerçek Aldonza; hanlarda çalışan, fakir, kaba dilli, hayatından umudu olmayan, kimi uyarlamalarda fahişelik yapan ya da erkekler tarafından hor görülen bir kadındır…
O andan itibaren, asırlar sonra 1913 yılında Bernard Shaw’un yazdığı “Pygmalion” adlı oyundan esinlenen “My Fair Lady” olarak karşımıza çıkacak olan hikaye başlar.
Don Kişot, bu köylü ve kaba kızı hayalinde eşsiz bir leydiye dönüştürür.
Şövalyelik serüvenlerinde kazandığı zaferleri “Dulcinea”ya adayacağını söyler.

AMA EFENDİM O KABA, ELİ MAŞALI BİR KÖYLÜ KIZI

Romanda gerçekçiliği temsil eden Sancho Panza ise şaşkınlıkla “Bu Dulcinea dediğiniz aslında Aldonza değil mi? Ben onu tanıyorum, sağlam yapılı, eli maşalı bir köylü kızdır” diye anlatır.
Don Kişot, Dulcinea’yı “eşsiz güzellikte, kraliçelerden üstün, zarif ve ulaşılmaz” olarak tasvir eder. Fakat bu güzellik tamamen onun zihninde yaratılmıştır…

SİZCE HANGİSİ GERÇEK ALDONZA? SOPHIA LOREN Mİ ZUHAL OLCAY MI

Don Kişot romanının tarihinde 1959 önemli bir yıl oldu.
Çünkü o yıl bu roman Dale Wasserman tarafından bir televizyon oyunu haline getirildi. Bu oyun 1965’de ise bir Broadway müzikaline dönüştürüldü ve büyük başarı kazandı.
1972’de “Man of La Mancha” (Mançalı Adam) adıyla film yapıldı.
Aldonza’yı Sophia Loren oynadı.
Don Kişot rolü ise Peter O’Toole’a verildi.
Bence sinemanın en iyi cast’larından biriydi.
Şimdi geriye bakınca kendime soruyorum.
Sophia Loren mi yoksa Zuhal Olcay mı daha gerçek Aldonza’dır?

DOĞRU SORU ŞU: HANGİSİ HAYALİNİZDEKİ ALDONZA? SOPHIA LOREN Mİ ZUHAL OLCAY MI

Tabi “Gerçek Aldonza” oksimoron bir kavram…
Doğru soru şu:
“Hangisi hayalimizden yaratacağımız Aldonza olurdu?”
İnsana göre değişir.
Biraz eyyamcılık yapıp “Her ikisi de” diyeceğim.
Çünkü ayırım yapamıyorum.
Neyse meseleyi fantezilere indirgemeyeyim.
Böylesine zarif bir müzikalde banalliğe yer yok.
Söyleyebileceğim şu:
Belki de bu sonbahardan itibaren filmden sonraki en iyi ikinci kastı Türkiye’de izleyeceğiz.

1959 YILINDAN BU YANA ALDONZA ARTIK YEPYENİ BİR KADIN

Don Kişot, Cervantes’in elinden çıktıktan sonra Aldonza karakteri de Don Kişot’un elinden çıktı.
Cervantes’in romanında Aldonza pasif, silik, Don Kişot’un hayalinin aracı bir kadındı.
“Mançalı Adam’da” ise aktif, trajik, derinlikli ve güçlü bir kadına dönüştü.
Artık Don Kişot’un onu kapatmak istediği kendi hayal dünyasından kurtulup, bağımsızlığını ilan etmiş gibidir.

ACABA BİR METOO DÖNEMİ ALDONZA’SI MI SEYREDECEĞİZ

Diyeceğim artık bir “MeToo” kadını var karşımızda.
Yani 20’inci Yüzyılın tiyatro ve müzikal uyarlamaları, Aldonza’yı seyirci için çok daha “canlı” ve dramatik hale getirdi.
O nedenle merak ediyorum.
Acaba Işıl Kasapoğlu’nun yönetiminde Aldonza nasıl bir kadın olacak?
Başarılı Brecht oyuncusu Zuhal Olcay bu yeni Aldonza’yu nasıl şekillendirecek.

SELÇUK YÖNTEM’LE BİR İSKOÇYA VİSKİ GEZİSİ

Don Kişot rolünü oynayacak Selçuk Yöntem’e gelince…
Çok iyi arkadaşım olduğu için onu yeterince övemiyorum.
Türkiye’de oynadığı role, kendi kişisel aurasını mükemmel bir yorum olarak giydiren sanatçıdır.
Ama aynı zamanda gerçek hayatta harika bir “Persona”dır…”
O, arkadaşımız Levent Özçelik ve Tamer Yılmaz’la iki yıl önce İskoçya’da yaptığımız viski turu, benim için Theo Angelopoulos’un “Voyage des Comediens” (Kumpanya veya Gezici Oyuncular) filminin komedi versiyonuydu.
Kendimi bu kadar mutlu, neşeli ve eğlenceli hissettiğim bir gezi çok az oldu.

SELÇUK YÖNTEM’İ İZLERKEN İKİ KİŞİYİ HATIRLAYACAĞIM

Selçuk gerçek hayatında da sahnede de büyük oyuncudur.
O nedenle şimdiden büyük iç rahatlığıyla diyorum ki;
Bu yılın hem en süper hem düşündürücü hem en eğlenceli hem en trajik oyunu bu müzikal olacak.
Bu ekipten kötü bir şey çıkması mümkün değil çünkü.
Ve müzikalin ilk provasını izlerken eminim iki kişiyi anacağım.
Don Kişot’u yıllar yıllar önce Jacques Brel oynamıştı.

İZMİRLİ DARIO MORENO’NUN YERİNDE NEVŞEHİRLİ CENGİZ

Brel’in oyununda Sancho Panza rolünde ise İzmirli hemşerim Dario Moreno vardı.
Onun rolünü şimdi Cengiz Bozkurt oynayacak.
Bence olağanüstü bir seçim.
Sonra Leyla ile Mecnun dizisindeki Erdal Bakkal karakteri…
Ve benim hayranlıkla izlediğim Gülse Birsel dizilerinden Jet Sosyete’nin harika karakteri Cengiz Özpamuk.
“Cinayet Süsü”, “Yılbaşı Gecesi”, “Ailecek Şaşkınız” gibi çok sevdiğim filmler.
Sanatta ilginç bir kariyer.
Nevşehir’de doğmuş.
ODTÜ’de Fizik Bölümü’nden sonra İngiltere’de LAMDA (London Academy of Music and Dramatic Art)…
Yani, bir anlamda belki de en akademik Don Kişot kastı geliyor karşımıza…
Nereden baksanız kaçırılmaz.

Ertuğrul Özkök

Related Posts

Asırlık çınar Altay seçime gidiyor

3’üncü Lig 4’üncü Grup ekiplerinden Altay’da seçimli olağanüstü genel kurul yarın yapılacak.

Son zamanların en ağır saldırılarından biri: 2 şehir yerle bir oldu

Rusya-Ukrayna savaşı yeniden alevlendi. Barış görüşmelerinin gölgesinde Rusya, Ukrayna’nın 2 kentine yoğun bir saldırı başlattı.

Kahramanmaraş’ta uyuşturucu suçundan aranan hükümlü yakalandı

Kahramanmaraş’ta, “uyuşturucu madde ticareti yapmak” suçundan hakkında 10 yıl 5 ay kesinleşmiş hapis cezası bulunan bir hükümlü, polis ekiplerinin çalışmasıyla yakalandı.

Enver Paşa’nın mezarı başında açılım sürecine tepki

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen isimlerinden Enver Paşa, ölümünün yıl dönümünde İstanbul Şişli’deki Abide-i Hürriyet Anıtı’nda bulunan mezarı başında anıldı. Çepni Dernekler Federasyonu tarafından düzenlenen anma etkinliğine emekli Tümamiral Cihat Yaycı, “Yörük Ali Paşa” lakaplı emekli Tuğgeneral Ali Aydın, Turgut Özal Vakfı ve Umay Ana Vakfı üyeleri katıldı.

“Kazara” vurulan genç hayatını kaybetti

Düzce’de tutukluk yapan silahın “kazara ateş alması” sonucu ağır yaralanan genç, hastanede yaşamını yitirdi.

Ayrık köklerin birleştiği gövde: Endonezya izlenimleri

Endonezya ile Avustralya’nın göç yönetimi ilişkisi Türkiye’nin Avrupa Birliği için oynadığı rolü çağrıştırıyor. Hem Türkiye hem de Endonezya, göçmenlerin geçici ve değişken statülerle biriktiği bir kontrol noktasına dönüşmüş durumda. Fakat iki ülkenin göç yönetimi birbirinden epey farklı: Türkiye’nin aksine, Endonezya 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne taraf değil